Erdoğan KAYA (Gazeteci - Yazar) Aksaray Tarihi
Sayfalar  
  Ana Sayfa
  KİTAPLARIM
  Benim Şiirlerim
  KÖŞE YAZILARIM
  Üyelik ve Forum
  Fotoğraflar
  Benim KÖYÜM
  TATLICA KÖYÜNDE MİLLİ GÜREŞÇİLER GÜREŞTİ
  Aksaray Tarihi
  Aksaray Tarihi Hakkında
  Aksaray'dan İstanbul Aksaray'a
  Selçuklu Eseri Ulu Cami
  KIZIL MİNARE (EĞRİ MİNARE)
  ZİNCİRİYE MEDRESESİ
  Kurşunlu Cami ve Diğer Tarihi Camiler
  Aksaray'da Kabri Bulunan Bazı Veliler
  Aksaray'da Yöresel Alkış ve İntizarlar
  Yöresel Şive Okşamaları
  Yöresel Deyimler ve Atasözleri
  Aksaray'da Yöresel Konuşmalar
  Aksaray'da Yöresel İsimler
  Aksaray'da Mahalli Yemekler
  ŞEYH HAMİD-İ VELİ (SOMUNCU BABA)
  ŞEYH CEMALEDDİN-İ AKSARAY-İ
  Kim 1 Milyon İster?
  Bilgi Yarışması
  Kişisel Resimlerim Fotoğraflar Bölümündedir.
  Aksaray Köy ve Kasaba Resimleri Fotoğraflar Bölümündedir
  KARDEŞ SİTELER
ŞEYH HAMİD-İ VELİ (SOMUNCU BABA)

ŞEYH HAMİD-İ VELİ (SOMUNCU BABA)

         Şeyh Hamid-i Veli hicri 750 yılında Kayseri’de doğmuş, hicri 815 (miladi 1412) yılında Aksaray’da vefat etmiştir.

         Hidayet güneşi, kut bul evliya gibi sıfatlara mahzar olmuş, Hacı Bayram Veli hazretlerinin Mürşididir. Babası Türkistan’dan gelip Kayseri’ye yerleşmiştir. Babasının adı Şeyh Musa Şemsettin’dir. Tahsilini Kayseri’de yapmış, ömrünün son zamanlarını Aksaray’da geçirmiş olması nedeni ile “Hamidendin Aksaray-i” olarak gönüllerde taht kurmuştur. Şeyh Hamid-i Veli gibi bir kutbul evliya, Hacı Bayram Veli’ye mürşitlik yapmış ise onun hayatını sizlere teferruatlı bir şekilde anlatmamız gerekiyor.

         Somuncu Baba o dönemin mühim ilim ve irfan merkezlerinden olan Şam’a giderek bir Şeyhin hizmetinde bulunmuştur. Zatı meşrebi yüzünden ve tarikat-i süluki ile kanmadığından bir tarafta batıl ilimlerden o devirde teferrüt edenlerin kimler olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. Kendisine İran’da İrşat makamında bulunan Hace Alâeddin Erde bili’yi haber verdiler. Bu konuyu Semaradül Fuad şöyle izah ediyor. “ Kabiliyeti yüzünden Şam’dan hizmet ettiği kişilerden teselli bulamayarak bilahare Tebriz’e yakın Hoy kasabasında Hace Alâeddin-i Nur-u Muhammedi ye ye yakın olduğunu duyunca hemen yola çıktı. Bu yolculuk kendisine zevk verdi. Hoy kasabasına gelince Hace Alâeddin Erde bili ile buluşup kucaklaşıp seviştiler. Ebu Hamid Hoy kasabasında epey kalıyor. Hace Alâeddin Erde bili nin ömürleri nihayete ermekte iken kişilik ve hilavet sırrını aldığını anladığı Ebu Hamid-i çok seviyor ve sevinçle karşılıyor. Bir gün Şemseddin-i Tebriz-i denilen yerde Zikir yapılırken Hace Alâeddin Ebu Hamid den Anadolu’ya dönmesini istemiştir. Bu emre itaat eden Ebu Hamid Anadolu’ya dönüyor. Şeyhi de arkasından dua ederek “Hasletimi Ebu Hamid götürdü” diyor.

         Ebu Hamid ayrıldıktan kısa bir süre sonra Hace Alâeddin vefat etmiştir. Velayet Nurunu alan Hamid de tekrar Kayseri’ye yerleşmiştir. Ebu Hamid bir gün çok sevdiği talebelerinden Karamanlı Şeyh Suca Hazretlerini huzuruna çağırarak Ankara’ya gitmesini ve orada Numan isminde bir müderris var, onu davet eyle gelsin der. Suca Hazretleri Ankara’ya vardığında Hacı Bayram Veliyi Kara medrese de talebelere ders verirken bulur.

         Şeyh Hamid-i Velinin davetini alan Hacı Bayram Veli davete icabet etmem lazımdır diyerek Suca Hazretleri ile birlikte yola çıkarak Kayseri’ye varır. Şeyh Ham id’in huzuruna çıkar.

         Peki, bu davet nasıl olmuştu? Hiç birbirlerini tanımayan insanlar, nasıl birbirlerini tanıyordu da davet ettiler. İşte veliler görev başında, velayet ehli olan insanlar büyük insanları elleri ile koymuş gibi bulurlar. Şeyh Hamid-i Veli, Hacı Bayram Veli’ye zahiri ilimlerin her derecesini gördün ve kıymetini de biliyorsun. Seni velayete namzet görüyoruz. Hangi yolu seçersin dedi. Hacı Bayram hiç tereddüt etmeden velayet yolunu terkedip Ebu Hamid’in talebeliğine girer. Ebu Hamid Mürşidi kâmillerden biri idi. Öyle olmasa Hacı Bayram Veli’ye Velayet kürsüsünü terk ettirir miydi? Velayet sırrı Allah’ın nurudur.

BURSA HAYATI

         Daha sonra bir manevi emirle Ebu Hamid Tebriz’e, Tebriz’den de Erdebili ye gider. Buradaki görevleri tamamlanınca tekrar Anadolu’ya döner. Bu sefer Kayseri’ye değil Bursa’ya yerleşir. Hacı Bayram Veli’de Şeyhini görmek için sık sık Bursa’ya gelir. Hizmetinde bulunduktan sonra Ankara’ya döner. Şeyh Hamid Bursa’da ikametgâhlarında günlük geçimini sağlamak için Molla Fenari Mahallesi ile Paşa Sokağı civarında dağın eteğinde iki gözlü basit fırınında pişirdiği somunları küfesine koyarak sahaflar çarşısında Bursa halkına somunlar müminler diye satarak geçimini sağlar. Somuncu Baba lakabı da buradan kalmıştır. Fırının bitişiğinde ibadet ettiği odası ve odasının içerisinde kıble kısmında duvara oyulmuş ufak bir itikâf hanesi mevcuttur.

         Somunlarını sattığı mahal ise Ulu Caminin karşısındaki sahaflar çarşısının orta malidir. Şu anda park halindedir. Herhangi bir şey yapılmamıştır. Somuncu Baba Ulu Caminin yapılışında çalışanlara ve ustalara hiçbir karşılık beklemeden günlük ekmeklerini karşılamıştır. Pişirdiği bir miktar ekmek o kadar lezzetli idi ki, halk kapışarak alıyordu. Somuncu Babanın bir lakabı da “Ekmekçi Koca” dır. Fırının ibadet ettiği odası itikâf hanesi halen mevcuttur. Bursa’ya gidenler ziyaret edebilir.

         Yıldırım Beyazıt devrinde Bursa halkı nereden geldiği bilinmeyen bir ekmekçinin sırtına yüklediği ekmekleri çarşıda “müminler somunlar” diyerek sattığını gördüler. Bu ismini dahi bilmedikleri ümmi görünümlü ihtiyar somunlarını geceleri küçük fırında yoğurduğu hamurla pişiriyordu. İhtiyaç duyduğu odunları ise merkebi ile dağdan getiriyordu. Onu kimisi Somuncu Baba, kimisi de Ekmekçi Koca olarak biliyordu. Ulu Caminin yapılışında olduğu gibi açılışında da Cami önünde ekmek satmayı düşünüyordu. Ama bu düşüncesi gerçek olmayacaktı. Bunu kendisi de biliyordu. Bunun içinde kendisini saklayacaktı. .

         Bir gün yeşil sarıklı ve nohudi renkte elbisesi olan genç bir adam elinde çömlekle Ekmekçi Kocanın yanına geldi. Selamlaştıktan sonra Çömleğin fırına sokulmasını ister, ama ne mümkün. Anladım der fırına çömleği Emir Sultan sokar. Ama fırında ateş yok.

ULU CAMİNİN AÇILIŞI

         Somuncu Baba birazdan pişer der. Bekleyip çömleği alan Emir Sultan ne görsün! Ateş olmayan fırında getirdiği yemek pişmiştir. Daha sonra Emir Sultan ile dost olurlar. Emir Buhari kendisinden zaman zaman ders alır. Bursa halkına da tanıtan odur. Ulu Camini yapımı tamamlandığında Yıldırım Beyazıt, Emir Sultan’ın yanına bizzat vararak, ilk vaaz ve namazı onun yerine getirmesini ister. Emir “zamanın kutbu şimdiki halde aramızda” der. Emir Buhari devam eder. “O varken hitabet ve nasihatin bize teklif olunması uygun değildir.” der. Bunun üzerine Emir Sultan-ı, Ebu Hamid’e teklif yapması için kendisine vekil tayin eder. Yıldırım Beyazıt’ın teklifini Somuncu Baba’ya ileten Emir Sultan kendisinden şu cevabı alır. “hay Emir, bizi niçin ifsad ettin, ele verdin” der. Emirin ricasını geri çevirmeyerek kabul eder. Ulu Caminin ibadete açıldığı ilk Cuma halk somuncu Babanın hutbe okuyacağını bilmez. Emir Sultan-ı beklerken halk karşılarında Somuncu Baba’yı görür. Halkın hiç duymadığı bir ilimle vaazı nasihatte bulunur. Fatihayı yedi ayrı mana ile izah eder.

         Fatihanın tefsiri ile meşgul iken bazı zorluklarla karşılaşan Molla Fenari de orada bulunuyordu. Vaaz bitince ayağa kalkarak “ilk manayı herkes anladı, ikinci manayı da kimimiz anladı kimimiz anlamadı. Diğer manalar ise idrakimiz dışındadır.” Der. O gün Somuncu Baba’nın meclisinde yetmiş kişi Cezbe-i Rahmana kavuştu. Namazdan sonra caminin her üç kapısından çıkanlarda Somuncu Babanın kendi kapılarında olduğunu söylerler. Herkes aynı anda elini öper.

Buradan ayrılan Somuncu Baba bir daha ekmek çıkarmamaya karar verir. Onu bir ilim deryası olarak gören Molla Fenari, ikametgâhına giderek medrese faaliyetinden elde ettiği beş bin akçeyi “helal malımdır.” Diye hediye etmek istedi ama kabul görmedi. Hamide durumunu ileten Molla Fenari şu nasihati alır. “Merkebe binerek şehri bir kere dolaşırsan istediğine ulaşırsın.” Diyerek nefsini aşağılamasını ister. Ama Molla Fenari nefsine ağır geleceği için bu teklifi kabul etmez. “Öyleyse geldiğin kadar ilmimizden istifade et” der. Daha sonra Molla Fenari Somuncu Babanın meclisine devam ederek ilminden istifade eder. İlgi ve alakadan bunalan Somuncu Baba Bursa’dan ayrılmaya karar verir.

AKSARAY HAYATI

         Bir gün kimsenin haberi yokken Bursa’yı terk etti. Kimse onun nereye gittiğini bilemedi. Ama kulaklarında “Somunlar Müminler” sesi hiç eksik olmadı. Peki, Somuncu Baba nereye gitmişti? Şam’da öğrendiği dünyada üç Ervahtan biri olan ve yedi binden Fazla evliyası bulunan Aksaray’a gitmeye karar vermişti. Çünkü velinin çok olduğu yerde kendisinin fazla tanınmayacağını düşünüyordu. Aksaray’a gelip Coğlakı mahallesine yerleşir. Buraya geldiğini bilen müritleri ve Hacı Bayram Veli zaman zaman gelip ziyaretler ediyorlar. Tabi gizlice talebelerine ders vermeye devam ediyor. Bir yandan da tanınmamaya dikkat ediyordu. Geçimini de sağlaması gereken Somuncu Baba çobanlık yapıyor. Bir akşam bir inek eve gelmiyor. İnek sahibi kadın Hamid-e çıkışıyor. İneği aramaya çıkıyor kadında kendisini takip ediyor. İneği bulan Somuncu Baba “Ya mübarek niçin eve gelmedin de, sahibinden bana laf duyurdun.” Der. İnek ise Hamid-e “Sahibim sütümün tamamını sağıyor. Yavrumda aç kalıyor. Yavrum doysun diye biraz fazla otlanıyorum.” diyor. Bunu duyan kadın “Çoban inekle konuşuyor.” Diye mahalleye yayar. Bunu duyan Hamid Bir Ramazan günü aynı kadının gördüğü bir yerde aldığı dürümü yer gibi gösterir. Kadın da “Çoban oruç yiyor” dedikodusunu çıkarır. Hamid de ifşa olmaktan kurtulur.

         Ebu Hamid’in mürşitlerinden birisi şeyhinin haberi yok iken ona çavdar ekiyor. Daha sonra Hamid-e göstermeye gider. Tarlaya vardıklarında müridin kendisi için ektiği gür hocası için ektiği ise zayıftır. Mahcup olmamak için kendisine ektiğini şeyhine gösteriyor. Tabi bundan haberdar olan Somuncu Baba “ne günah işledim ki çoktandır işlerim rast gelmiyor” der. Müridi bu sözle şaşkına döner.

         Sırlarının saklı kalmasını ifşa olmamasını isteyen Somuncu Baba Aksaray’da evlenir. Yusuf Hakiki dünyaya gelir. Yusuf Hakiki türbesi Şeyh Hamid mahallesindedir. Torunlarının mezar taşları ise türbe bitişiğinde Arkeolog Profesör Bekir DENİZ tarafından çıkarılmıştır. Bu taşların tamamı Aksaray Müzesindedir.

         Somuncu Baba ömrünün son kısmında Hacı Bayram Veli’yi çağırır. Vefatında namazını kıldırır. Bu gün içinde bulunduğumuz şu Ervah Kabristanlığı içine defnedilir. Vasiyetinde mezarının üzerinin kapanmasını istemez. Türbe haline dönüştürülmemesini talebelerinden ister. Somuncu Babanın çilehanesi ve itikâf hanesi kendi sağlığında hicri 807 yılında oyma ve sert taştan yapılmıştır. Mescit ise Malik Mahmut Gazi zamanında hicri 1210 yılında yapılmıştır. Şeyh Hamid Tasavvuf büyüklerindendir. Bu mevkide büyük bir yeri vardır. 18 yıl hizmetinde bulunan Hacı Bayram Veli’de Bayrami-yi tarikatını şeyhinin yolunu takip etmek için kurmuştur. Somuncu Babanın yazılı bir eseri yoktur. Birkaç kendi yazdığı beyti vardır. Bunlardan bazıları ise şunlardır:

 

Diriyiz daim ölmeyiz                                  

Karanlıkta da kalmayız

Çürüyüp toprakta olmayız

Bize Leylü Nehar olmaz.         

        

Helalden kesbedip yerdi

Kamu vakfa haram derdi

Yemedi Ağuyu yerdi

Gıdasın çün şükür kıldı.

Anket  
   
Aksaray Tarihi  
  Aksaray ili ile ilgili bilgi ve resim istiyorsanız bilgi için Aksaray Tarihi sayfasına gidin fotoğraf istiyorsanız Fotoğraflar sayfasına bakınız  
Takvim  
 

 
Gazeteler  
 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol