ERDOĞAN KAYA (BİZİM AYNA)
ÜZMEZ’İ ÜZÜN AMA
Bir gazetenin eski köşe yazarı olan Hüseyin Üzmez, hukuken suçlu bulunmamış bir suçtan dolayı, bir süre önce gözaltına alınmış. Ardından da tutuklanmıştı. Nerede ise memleket meselelerini unutup bu adamı konuşur olmuştuk. Bu konu ile ilgili bir yazı yazmıştım. Sonra bu yazıyı köşeme koymadan vazgeçmiştim. Tahliye oldu ve yine gündemi oluşturdu. Oluşturdu oluşturmasına da, bazıları üzüm yemek yerine bağcı dövmeye başladılar.
Zannedersem bir hafta falan olmuştu,tahliye olalı. Bakıyorum Televizyon kanallarının bir kısmı bu adamın peşine düştüler. Bir zamanın Fadime Şahini gibi. Uzun süre konuyu medyadan takip ettim. Bu konu ile ilgili haber ve yorumcuları okudum. Sokaktaki vatandaş bile bu konuyu konuşuyor. Asıl üzüldüğüm bu adamın üzerinden mütedeyyin insanların rencide edilmesi. Belden aşağıya vurarak bu adam üzerinden reyting sağlamaya çalışmaları. Hatta konuyu yazmayan medya organlarına bile saldıran gazeteler gördüm.
Ben dindar olsam, haşa dinsiz olsam bir halt işlemişsem bundan gazetemin ve inanan insanların suçu ne. Hatta yüce dinimizin kabahati ne? Dinin reddettiği ve toplumun benimsemediği bir rezaleti kişi işlemiş ise bunun sorumlusu, suçu işleyen olmalıdır. Hatta yakınlarının bile kabahati bence yoktur. Bakıyorum onlara da saldırıyorlar.
Reyting uğruna gazeteye bir magazin oluşturmak için; ” Dini yazar Hüseyin Üzmezin yaptıkları” diye başlık atmak kimin haddine? Ben bu ve benzeri bir olayı tasvip etmiyor, kesinlikle reddediyorum. Üzmez suçlu ise üzülsün. Ama mütedeyyin Müslümanları üzmeye kimsenin hakkı yoktur. İslam dini kimsenin tekelinde olan ve şahısların özel inancı değildir.
Gazetemizin sahibi Ali Südemen kardeşimin bir haber konusundaki tavrını sizlere de aktarayım. Muhabir arkadaşımız bir haber getirmişti. Küçük yaşta bir kız çocuğu doğum yapmış. Nüfus kayıtlarında 14 yaşında göründüğü söyleniyordu. Ulusal medya mensupları bu kızın resimlerini arıyordu. Flaş haber olarak patlatacaklardı. Gazetelerinin magazin bölümlerini süsleyeceklerdi. Ama Ali bey: “Bunda bir yanlışlık var biz yayınlamayalım. Sonucunu bekleyelim, konu netleşsin, yanlışa meydan vermeyelim” demişti.
Hakikaten de konu netleşti, kız çocuğu 14 değil 18 yaşında olduğu. Ancak annesinin vefatı dolayısı ile çocuğun küçük yaşta yetim kaldığı ve nüfusa geç yazıldığı tespit edildi. Raporlarda bu doğrultuda idi. İşte gazetecilik örneği buna derler. Önüne gelen her sakallıyı deden zannedersen. Ebemizin onuru ile oynamış oluruz.
Medya sahasında veya bir başka meslekte bu ve benzeri haltlar yenmiyor mu? Niçin onlar hoş görülüyor onu anlamıyorum. Yanlışı yapan kim olursa olsun. Yanlışın inançlısı, inançsızı olmaz. Hata hatadır. Sanki bu haltı Müslümanlar yiyormuş gibi saldırmanın bir anlamı yok.
Sonra Hüseyin Üzmez’in mazisine bir bakın neresi islami yazar Allah aşkına. Bu insanlar İsmail Nacar gibi insanların altlarına İslami yazar diye yazmadılar mı? Ali Kalkancıyı şeyh diye ilan etmediler mi? Velev ki bu insanlar dini bir kisve ile birçok halt yediler. Bunun dinle inançla ne alakası var? Adam sapık, dinin emri dışına çıkıyorsa onun hesabını ahirette verecek. Dindarlar bunu yaparda diğerleri yapmaz mı? Yapan kim olursa olsun kişiyi bağlamalı.
Elbette topluma mal olmuş insanlar kendi hayatlarına dikkat etmek zorunda ise, bazen sanat ve diğer dallardaki insanlarda birçok halt işliyor. Onları kimse bir yerlere yamamıyor. Hatta yediği haltı, unutulduğunu gidermek için yeniden gündem yaratıyor deyip, hoş görmüyormuyuz?. Evet yıllar önce ilimize de gelen Üzmez bir açılışa davet edilmişti. Orada konuşmasını dinlemiştim. Hiçte gözüm tutmamış ve dini bir yazar olarak ta görmemiştim.
Kısacası Üzmez’e vuralım ama inançlara asla. Kişilerin suçları olabilir. Bu suçu işlemiş ise kanunlara havale edelim. Hatta şahsını da eleştirelim ama bunu inançlara kadar indirgemeyelim. Suçluyu yok etmek için çevresini de öldürmeyelim. Benim itirazım bunadır. Yoksa kimseyi müdafaa etmek değildir. Buda benim haddime düşmez.