BİZİM AYNA (ERDOĞAN KAYA)
TOPLUMUN MENFAATİ ÖNDE OLMALI
Askerlik ve ulusal basında çalıştığım dönemin haricinde, çeyrek asırı aşkındır, Yeni Aksaray Gazete ailesi içinde yer almaktayım. Hiçbir zikzak yapmadan burada soyundum ve burada devam ediyorum. İnşallah burada da giyiniriz. Bu devamlılığı saygı, sevgi ve dostluğa borçluyum. Bunu da Gazete ailesi ile ilişkilerimizin en üst seviyede olmasına bağlıyorum.
Çeyrek asırı aşkın köşe yazısı ve araştırmalar yazarım. Gazete yönetiminden bugüne kadar en ufaktan şaka yollu dahi, bir kurum, kuruluş ve şahıs hedef gösterilmedi. Bizim tetikçi olmamız istenmedi. Ulusal basında yazdığım dönemde de böyle bir olayla karşılaşmadım. Aldığımız terbiye ve yetişme tarzımız, kişilerin hak ve hukukuna riayet. Şahsi meselelerini toplum meselesi yapmamak. Umumun menfaatlerini ilgilendiren konularda, halkın ve Hakkın yanında yer almak. Mazlumu yerip, zalimi övmeden, doğruların müdafaasını yaptık. Gazetemin genel prensipleri de, kişi haklarını gözetmek, kişiler arasında ayrım yapmamaktır.
Bunları niçin yazdığıma gelince, ülkemizin birçok meseleleri dururken, hemen hemen her gün şehit verilirken, bunlar unutulmuş, Cumhurbaşkanımızın Ermenistan gezisi alevli bir şekilde tartışılırken, bir anda gündeme Hilton oteli tartışması damgasını vurdu. Asıl mesele Deniz Feneri Derneğinin Almanya da topladığı bağış ve yardımlardı. Konu dönüp dolaşıp Sayın Başbakan’la Aydın Doğan restleşmesine dönüştü.
İlk önce şunu anlamalıyız. Deniz Feneri Derneği, Almanya da birde Türkiye de iki ayrı dernek kurduğu iddiası ve bu derneklere yapılan trilyonluk bağışların zimmete geçirildiği. Bu konu yargıya intikal etmiştir. Konu yargının vereceği karar sonucu ortaya çıkacak. Yalnız benim zavallı Müslüman gurbetçilerime birkaç sözüm var. Bir zamanlar milyonlar Marklar ve Dolarlar yatırıp ortak olduğunuz holdingler nerede? Açtıkları marketlerin akıbeti ne oldu? Paralarınızı alabildiniz mi? Yoksa benim bir akrabamın söylediği gibi, zorunuzdan yediyse paramı Müslüman mı yedi dediniz? Daha önce bir yazı yazmıştım. “Sermayenin Dini İmanı Olmaz” diye. Vurguncunun dinlisi dinsizi olmaz. Müslüman’ın yeşil sermayesi de olmaz. Olsa olsa ancak din istismarcıları olur. Benim zavallı saf müslümanımı kandırıp soyarlar. Soyan kişi dinlide olsa dinsizde, onların dinde yerleri yoktur. Çünkü onlar hak yediler
Be kardeşim sen paranı nasıl harcayıp yatırım yapacağını veya kime yardım yapacağını bilmezsen, birileri gelir senden toplar gider. Hayrını hasenatını elinle yapacaksın. Hiç mi sizin yakınlarınızda gariban fakirleriniz yok? Fakirin eline üç beş kuruş vermesini bilmezmisiniz? Malı götürenlerin suçu varda bunları yaratan kişilerin hiç mi suçu yok. Öyleyse dinimizi iyi öğreneceğiz, din istismarcılarına fırsat vermeyeceğiz. Eksiklik buradan kaynaklanıyor.
Konu döndü dolaştı medya gurubundan baş patron Aydın Doğan ile Sayın Başbakanın karşılıklı suçlamalarına. Konu şantaj malzemesine dönüştü. Burada işin içine Başbakanda katılarak Hilton otelinin arazisi iki katına çıkarmak hesabının olduğu ve bunun için Sayın Başbakanı işin içine sokmaya çalışmışlar. Hayda ülkenin onca meselesi varken dediydin demediydin, meselesi ile gündem birden değişti. Bütün Gazeteler ve yazarlar konuyu ele aldılar. Yani konu üzüm yemekten çıkıp bağcı dövmeye dönüştü. Maksatları başka imiş.
Konumun başında da yazdığım gibi, ülke meseleleri ve çıkarları ile ilgili yazı yazmalar bırakıldı birçok yazar patronuna tetikçilik yapmaya başladı. Benim asıl üzüntüm bu tetikçiliğedir. Yazarlar fikri, idealleri, düşünceyi bir tarafa atarak patronların kalkanı olmuşlar. Maalesef eskisi gibi gazeteler fikir ve idealler için çıkar ve okunurdu. Bugün patronlarının, ticaretine araç olarak kullanılan bir yayın organı haline geldi. Yazarlarda onların tetikçisi.
Bugün idealist dediğimiz birçok yazar, çıkarları ve aldıkları destekler uğruna patronlarının tetikçiliğini yapıyorlar. Tamamını kastetmiyorum, bu guruplar hepinizin malumu. Keşke patronlarını müdafaa etmek yerine, gerçekten varsa bu vurgunun üzerine gitselerdi. Birden dönüş yapıp, asıl konuyu bırakıp patronlarını müdafaaya başlamasalardı. Bir yazar olarak buna üzüldüm. 32 yıllık meslek hayatımda bu kadar, kalemlerin satıldığına şahit oldum.